Geçmişte yanlış uygulanan tarım politikaların yıllardır sürmesi son ekonomik krizle beraber üreticinin, çiftçinin, diğer kesimlerin temiz ve ucuz gıdaya ulaşımını engellenmiş durumda.
Türkiye’de ve özelinde de Vezirköprü’de hemen herkes gıda fiyatlarından şikayet ediyor. Bu şikayetler ve dertlenmeler de son yıllardaki ekonomik krizde rol oynarken, son 40 yıllık tarım politikalarının sonuçlarının göz ardı edildiği, aslında dikkatli gözlerden kaçmıyor.
1980’li yıllarda iktidarda olan ANAP’tan beri aslında ana hatlarıyla fazla değişmeyen tarım politikaları ülkemizde hem tarımı bitirmekle kalmıyor, ayrıca gıda fiyatlarını da devamlı olarak artırıyor. Bu tarım politikalarının başlıcaları devlet tekellerinin kalkması ve tarımda ekonomik serbestleşme, devlet desteklerinin artması ama bu desteklerin yeterli olmaması, kayıt dışılık, üreticinin bankanın ve tüccarın insafına bırakılması.
Bu politikaların yıllardır sürmesi son ekonomik krizle beraber üreticinin, çiftçinin, diğer kesimlerin temiz ve ucuz gıdaya ulaşımını engellenmiş oluyor. Aslında enflasyonun sonuç, tarımsal sorunların ise yapısal ve daha derin olduğu bir dönemden geçiyoruz.
Dünyada son 1-2 yılda gıda fiyatları düşerken Türkiye’de gıda fiyatlarının yükselmesi şokunu yaşıyoruz. Bu durumun daha kötüsü de küresel iklim değişikliğinin etkisiyle dünyada gıda fiyatlarının yükselme trendine girmiş olması.
Dünya’da modern ülkeler tarım sorunlarına titizlikle bir devlet politikası olarak, bilim ve teknolojiyi de tarımın emrine vererek çözmeye çalışıyorlar. Türkiye’de ise 40 yılı aşkın bir süreden beri tarım politikaları dış ülkelerin yönlendirmesiyle oluşmaktadır. Tarımda devlet tekellerinin kalması, kota sınırlaması, tohumculuk kanunu, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün kalkması, Yol Su Elektrik (YSE) Genel Müdürlüğü’nün kalkması, 2009 yılında Büyükşehir Yasasının faaliyete geçmesi gibi politikalar ve uygulamalar Türkiye’de tarımı bitirirken son 20 yılda 2.3 milyon hektar tarım alanı yok edildi. Yok edilen bu alanlar daha çok rant amaçlı kullanıldı.
Bunların örneğini Vezirköprü’de de bolca görüyoruz. Vezirköprü’de tarım alanları azalırken, ilçemizde üretilen tarım ürünleri il dışından, marketlerden, hatta yurt dışından alarak bu ürünleri tüketiyoruz.
İlçemizde buğday, arpa, ay çiçeği, tütün, pancardan başka bir tarım ürünü fazla üretilmiyor. Vezirköprü, katma değeri yüksek tarım ürünlerini yetiştirmede gerilerde kalıyor. Zaten üreticiler yetiştirdikleri ürünlerin maliyetini zar zor karşılarken başka bir maceraya da atılmak istemiyor.
Vezirköprü’de üreticiler tarlasından 1 yılda ikinci ürün alamıyor. Vezirköprü’deki çiftçinin her yıl kayıplarının devamlı olarak arttığı, her daim dile getiriliyor. Bu durum ise Vezirköprü ekonomisini zayıf düşürüyor. Bütün bunların çözümü de üreticinin ve çiftçinin bilgisini artırmak, ekonomik durumunu iyileştirmekten geçiyor. Bunun yanı sıra Devletin tarım kesimine verdiği desteğin etkin olarak artırılması, suyun tarım alanlarında etkin kullanılması, ürün verimi ve direncinin artırılması, dron ve sensörlerin kullanılmasının yaygınlaştırılması, hammadde maliyetlerinin gerekirse Devlet tarafından yarı yarıya karşılanması, kooperatifleşme, Devlet Üretim Çiftliklerinin daha etkin hale getirilmesi, özel sektördeki tarımsal şirketlerine devlet desteğinin artırılması ilk akla gelen çözümler oluyor. Son olarak kimsenin kafasına göre değiştiremeyeceği, tarım ve tarımsal sanayi devlet politikasının planlanıp hemen uygulamaya geçirilmesi Türkiye ve Vezirköprü’nün yaşamsal bir zorunluluğudur.
BENZER HABERLER