İslam dünyasının kutsal ayı ramazan zekatların, fitrelerin verildiği, varlıklıların yoksullara her zaman verdiği sadakanın ramazan ayında daha çok verildiği bir aydır. İslam dünyasının kutsal ayı ramazan zekatların, fitrelerin verildiği, varlıklıların yoksullara her zaman verdiği sadakanın ramazan ayında daha çok verildiği bir aydır. Ama gel gör ki İslam dünyasının o mübarek ayı hiçte öyle amacına uygun yaşanmamaktadır. Bir tarafta sokaklarda dilenen çocuklar ve perişan giyimli kadınlar dilenmek, bir tarafta emperyalist dünya tarafında acımasızca sömürülebilmek için sürekli üzerlerine bomba yağdırılan gene İslam dünyasının çeşitli ülkelerine sığınan hatta kendi ülkelerinde daha da çok ağır koşullar altında yaşayan milyonlarca insan topluluklarına ulaşmayan, ulaştırılmayan fitre, zekatlar ve sadakalar ulaşsa bile sadece bir aylık ramazan ayın da verilen yardımlar, fitre, zekatlar İslam dünyasını kurtarmaz.!.. Bir başka konu Ramazan ayı gösteriş ve israf ayı değildir. Ramazan ayında şaşalı iftar yemekleri sofralar da halk deyimi ile sadece kuş sütü eksik.!.. Bilindiği gibi tantanalı, şaşalı, israflı son derece çok israflı bu iftar yemekleri aşağı, yani saraydan, aşağıya doğru diğer saltanat uzantılarına mı heveslilerine uzuyor. Bu uygulamalar tam da abdestli kapitalizm yönetim biçimine uygun bir yaşam biçimi. Bu rezaletleri anlatmak zor. Bir gün bildiğimiz iftar yemekleri yoksullara her türlü gösterişten, tantanadan uzak verilir. Üstelik kamunun parası ile değil, kendi gücünle verilir. Tabi yoksul olmasalar da akraba, dost ve yakınlara da iftar yemekleri verilebilir. Günümüz yöneticileri, her şeyi tarumar ettikleri gibi İslam dinini de tarumar ederek halkın gözünde küçültmektedirler. Ne kadar yazsak da okuyan ya da ciddiye alan yok zengin sofralarında oturanlar yoksul halkın sofrasında oturarak dünyayı düşünen genç, kültürlü bencil olmayan kesimler yeterince çoğalıncaya kadar bu bencil lümpen toplumlarda bu tür eylemler (yaşam biçimleri) maalesef sürüp gidecektir. Yoksul ve aç insanın ruh halini azıcık anlattığını sandığımız, fıkrayı (siz isterseniz hikayede diyebilirsiniz) anlatmaya çalışacağım. BELDE DE BİR YOKSUL Bir belde de yoksul bir kişi varmış. Kuytularda konaklar dere sularını içer. Beldenin hangi köyünde düğün, mevlit gibi günleri takip eder aralarına gider köşe de bucakta ne bulursa yer, açlığını giderirmiş. Köylerde birkaç gün düğün, mevlit olmamış, bizim zevde iyice dayanamaz şekilde acıkmış. Tam bu bunalım sırasında bir davulcu, – Dan, dan falan köyde falan ağanın kızı ile falan ağanın oğlunun düğünü var. -Açlıktan bunalan bizim ki hemen koşar düğün olan köye, -Masalar kurulmuş, keşkekler, börekler, kebaplar masalara serilmiş, -Bizim ki hemen saldırmış, elini tutmuşlar damat yemeden olmaz bizim ki hangi yemeğe saldırdıysa bileğini tutmuşlar. Bizim ki iyice bunalmış, -Kim yiyecek bunları” diye bağırmış Kahyabaşı “damat yiyecek” demiş. -Ne olacak bu yemeği ağanın oğlu yiyince” demiş bizim ki.. -Kahya “ağanın kızı ile evlenecek” Açlıktan canı gırtlağına gelen bizim ki bağırmış, “Ulan bu kadar tantanaya ne gerek şuradan bana bir dilim ekmek verin, ben ağanın sülalesi ile evleneyim” demiş Evet görüntü böyle..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
20 Kasım 2024 Köşe Yazıları
09 Kasım 2024 Köşe Yazıları
06 Kasım 2024 Köşe Yazıları
02 Kasım 2024 Köşe Yazıları