Psikolojinin geçmişten günümüze nasıl geldiğini, bu alanı özelleştiren ne gibi çalışmalar yapıldığını görürsek, geliştirilmesine neden bu kadar ihtiyaç duyulduğunu da anlamış oluruz. Böylece psikoloji sadece “dert dinleme” olarak görülmeyip insanın ihtiyacını anlamaya yönelik ciddi çalışmaların olduğu ve bu çalışmaların hala devam ettiği bir alan olarak değerlendirilmiş olur.
Diğer bilimlerde olduğu gibi psikolojinin de ortaya çıkışı felsefe sayesinde olmuştur. “Ben kimim, o burada bana ne anlatmak istedi, hayatımın anlamı ne” gibi sorular ilk insandan bu zamana sorulmuştur. Hatta bilindik olanlardan Sokrates’in, “Sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez.” Descartes’in “düşünüyorum öyleyse varım” düşünceleri psikolojinin gelişimine yön vermiştir. Yunanca psyche ve logos kelimelerinin birleşimi olan “ruhbilimi” anlamına gelen psikoloji; insan davranışlarını incelemiş, anlamaya çalışmış deneye ve gözleme başvurmuştur.
İlk Psikoloji laboratuvarı 1879’da Almanya’da kurulmuş; zihnin yapısı incelenmiş ve öğrenci yetiştirilmiştir. Bu çalışmalar Amerika’da zihnin yapısından çok işlevine odaklanılarak devam etmiştir. Zihnin en önemli işlevi ise uyum sağlamak olarak düşünülmüştür. Böylece psikolojiyi endüstride, reklamcılıkta, mahkemelerde ve çocuk rehberliğinde kullanmaya başlamışlardır. Sonuç olarak psikolojik testler ve çeşitli psikoloji alanları oluşmaya başlamıştır. (Endüstri psikolojisi, klinik psikoloji, gelişim psikolojisi gibi;)
1920’lere doğru insan davranışlarını anlamak için zihnin yapısına ve işlevine bakmak yerine sadece gözle görülebilen davranışlara odaklanmak yani davranışçılık akımı ortaya çıkmıştır. Davranışçılık akımı psikolojiye önemli deneysel çalışmalar sunmuş olsa da insan iradesini yok sayması, düşünceye ve duyguya değinmemesi gibi sebeplerle sınırlı kalmıştır. Aynı dönemde insan davranışlarını anlamak için duyum, algı ve düşüncelere bakılması gerektiğini söyleyen ve insanın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünen bütüncül kuram önem kazanmıştır.
Dönüm noktasını ise insanlık tarihini değiştiren üç önemli olaydan biri olarak görülen Freud’un Psikanaliz Kuramı oluşturmuştur. Freud, insanın zihinsel ve davranışsal işlevlerinden bağımsız olarak 0-6 yaş dönemindeki yaşantılarından yola çıkarak aslında bilinçli olmayan şekilde hayatını yönlendirdiği anlayışı savunmuştur. (Birincisi dünyanın evrenin merkezi olmadığı, güneşin etrafında dönen diğer gezegenlerden biri olduğu anlayışı, ikincisini belki siz araştırmak istersiniz) Bundan sonraki psikolojinin gelişimi ya Freud desteklenerek ya da ona karşı bir tezle ilerlemiştir. Her iki durumda da Freud’un ortaya attığı psikanaliz kuramı, yani bilinçdışında olanı bilince çıkarma çabası, psikolojik çalışmaların gelişmesinde rol oynamıştır.
Psikoloji, insanı konu aldığından ve insan çok yönlü olduğundan insan davranışlarını anlamlandırma da kalıtımın etkisi, seçimlerin etkisi, çevrenin etkisi, toplumsal olaylar incelenmiştir İnsanın biricikliğine, yaşam deneyimlerine önem verilmiş, insanın kendini iyileştirmesinin ve geliştirmesinin önünü açmıştır. Olabildiğince özetlemeye çalıştım ama değinemediğim birçok kavram ve kuram oldu. İyi okumalar.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
27 Kasım 2024 Köşe Yazıları
23 Kasım 2024 Köşe Yazıları
20 Kasım 2024 Köşe Yazıları
17 Kasım 2024 Köşe Yazıları