Çocuklar ve Rekabet
admin vatandas1959@hotmail.com
Rekabet ve işbirliği kavramları gündelik hayatımızda ikisine de başvurduğumuz, biri diğerinden daha iyi olmayan kavramlar. Rekabet sonuca ulaşmada hızlandırıcı olurken işbirliği işlerin kolaylaşmasına daha kaliteli olmasına yardımcı oluyor.
Genelde rekabet olumsuz bir çağrışım oluştursa da insan varoluşunda vardır.3 yaşından itibaren erkek çocuğu babayı, kız çocuğu anneyi rakip olarak görmeye başlar. Anne ve baba bu rekabeti çocuğa zarar vermeden yönetebilir. 4-6 yaş civarında ise çocuk yeteneklerini, isteklerini diğerleriyle kıyaslama yaparak ayırt etmeye başlar. Bu yaşlarda diyebiliriz ki diğer insanlarla rekabetçi davranışlar ortaya çıkar. Yani görüldüğü üzere bize rekabet etmek öğretilmeden doğamıza bu özellik yüklenmiştir.
Rekabeti olumsuz olarak görmemizin en önemli nedenlerinden birisi anne baba tutumlarından kaynaklanan beklentilerin çocuğun hayatını zorlaştırmasıdır. Aileye muhtaç olan çocuk için, aile tarafından onaylanmak büyük bir ihtiyaçtır. Her aile çocuğunun başarılı olmasını, herkesçe bilinen başarı alanlarında başarılı olmasını ister. Oysaki her çocuk özeldir ve her çocuğun geliştirebileceği çok özel potansiyeli vardır. Hayatı öğrenmeye kendi becerilerini keşfetmeye çalışan çocuk ailenin çevrenin beklentilerini karşılamak için çok çaba sarf ettiğimde ilerleyen yaşlarda değersizlik duyguları ve performans kaygıları artacaktır. Performans kaygısı bir sınavda gerektiğinden fazla kaygılanmak olabileceği gibi kendini ifade etmekte zorlanma gibi gündelik hayatın içinden de olabilir.
Çocuklara bir spor dalında uğraşının olması çokça tavsiye edilir. Halbuki spor rekabeti içerir. Ama buradaki rekabet aile ve öğretmenlerin sağlıksız müdahalesi olmadığı sürece çocuk için istenilen bir durumdur. Ayrıca kaybetmenin üzüntüsünü kazanmanın sevincini sağlıklı yaşamak da bir beceridir.
Birey olarak en savunmasız olduğumuz dönem çocukluk dönemimizdir. Bu dönemde koşulsuz sevgi ve destek arayan çocuk için başardığında ödüllendirmek başarısız olduğunda eleştirilmek çocuğun zor konuları aileyle paylaşmaması anlamına da gelebilir.
Hayatı güvenli olarak algılamaya yaşanmaya değer olduğuna inanmamız gerekir. Çocukluk dönemi sağlıklı geçen bireyler yaşamlarındaki diğer zorluklarla da kendilerini değersizleştirmeden başa çıkmanın yollarını arıyorlar. Aileler de çocukların başarı ya da başarısızlık durumlarına göre değer değersizliği vermek yerine kendi çocukları oldukları için dünya da var oldukları için değerli olduğunu hissettirmeleri önemlidir. Çaresizliği hayatının merkezine almamış her birey hayatını iyileştirmek için adımlar atacaktır.
Kıyaslama ve rekabet noktasında çocuklarınızı yanlış yönlendirdiğinizi fark ettiğimizde kendimizi ve davranışlarınızı gözden geçirelim. Sonuçlar değişmediğinde kendimize ve çocuklara kızmadan önce uzman desteği almayı düşünebilirsiniz.