Son Dakika
Her aile için çocuk farklı anlamlarla dünyaya gelir. Kimi aile için bir neşe kaynağı, kimi aile için bir insan yetiştirmek, kimi aile için kalabalıklaşmak, kimi aile için yaşlılığında en yakınından birinin olması gibi. Tüm bunlar doğru ya da yanlış değil, kabul edilebilir durumlardır. Genel duruma bakıldığında ise -belki şu an çok fazla olmasa bile yakın zamanda bir tarım ülkesi olduğumuzdan olsa gerek- çocuğun dünyaya geliş amacı çoğunlukla işlere yardımcı olmak, ailenin sürecini kolaylaştırmak, kalabalık olmak olarak görüldü. Bu durum geçmişte böyleydi şu an böyle değil, diyebilirsiniz. Zaman ya da çağ değişebilir ama dünyaya algımızın değişmesi zordur diye, diğer yazılarda konuşmuştuk. Ailesine karşı çok fazla fedakarlıkta bulunan kişiler, aile işlerinde çok fazla sorumluluk almak zorunda kalanlar veya ailenin geçimi için çabalamış olanlar; kendi çocuğundan da bunu bekleyebilir veya kendisi zamanında çok fazla sorumluluk aldığından çocuğun yapabileceği şeyleri bile kendisi yaparak çocuğunu güçsüzleştirebilir. Geçmiş geçmişte kendiliğinden kalmaz. Değişim için anlam ve çaba gereklidir.
Anne babaya ebeveynlik yapmak bazı konularda daha becerikli olmayı belki daha sabırlı olmayı sağlasa da olumsuz etkileri daha fazladır. Bunlardan en önemlisi ne derseniz, erken yaşta büyümüş olmak derim. Kendi yaş dönemimizin getirdiklerini yaşamamak, gelişim ihtiyaçlarını karşılamamak gerçekten çok yaralayıcı olabiliyor. (Örneğin; aileyi mutlu etmek için sürekli ders çalışmak, aile için sevdiği bir işte çalışmamak, istediği kişiyle evlenmemek gibi). Bir diğer olumsuz etki ise, hani ebeveynler çocuklarını mutlu etmek için çabalar ya kendi anne babamızı da mutlu etmek için çabalamak kendi mutluluğumuzu yok saymaya belki kendi hayatımızla ilgili karar verirken kendi içi sesimizi değil ailenin sesini dinlemeye gidebiliyor. Böyle olunca da kendi hayatımızı seçmemiş olmanın öfkesini yine ailemize yansıtabiliyoruz. Tabi iş işten geçmiş oluyor.
Bir diğer olumsuz etki, kendi anne babasına tabiri caizse bebeği gibi bakmış anne babalar çocuklarından da bunu istiyorlar. Bu durum yaşlıların kendilerini daha yaşlı ve muhtaç veya bakılması gereken kişiler olarak algılamasına neden oluyor. Hatta daha ileri seviyede bu bakım o kadar zorlaşıyor ki memnuniyetsizlik aile içi huzursuzluklar veya hayırsız evlat olma durumları artıyor. Tabi herkesin kendi anne babasına yaklaşımı farklılık gösterir, bazıları için anne babaya bakmanın konusu bile açılmamalıdır bazıları ise bu dengeyi sağlamakta düşünce yapısındaki farklılığı kabullenmekte zorlanmaktadır.
Peki ne yapalım? Ebeveynimizin ebeveynliğini yapmaktan nasıl kurtuluruz? Cevap olarak yavaş yavaş kendi tarafımızda olmaya başlayarak, iyi evlat olmaya çalışmak yerine işleri kolaylaştırmaya çalışarak denebilir. Bazı davranış değişikliklerinde vicdan azabımızın yanında olarak ama ona kapılıp gitmeden. Sanki biz olmazsak her şey yerle bir olacak hissine kapılmadan. Herkesin gücü yettiğince kendi sorumluluğunu almasının ne kadar önemli olduğunu bilerek. Çünkü nasıl ki anne babamız bizim hayatımızın sona kadar anne babamız biz de ömrümüzün sonuna kadar onların çocuğuyuz ve birbirimize ihtiyacımız var. Kısaca aile birlikteliğimizi bozmadan birbirimizi tüketmeden aynı zamanda yardımlaşarak gidelim.
Ülkemizde ileri yaş insanlar bir hastalık geçirdikten sonra kendi kendilerine bakabilseler de bu bakım sürecinin hayatlarının sonuna kadar sürmesini isteyebiliyorlar, evlatların bu duruma maddi manevi gücü yetmediğinde kendilerini yalnızlaştırılmış ve ilgisiz bırakılmış görebiliyorlar. Bu algı, aile üyelerini birbirine katlanmalarına yani ailede mutsuzluğa neden olabiliyor.
Tüm bu yazı içeriği sağlıklı bir toplumun tek tek sağlıklı bireyler bütününden geçtiğini hatırlayarak okumanızı isterim. Yazıyla ilgili görüşlerinizi rahatlıkla belirtebilirsiniz.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
11 Ocak 2025 Köşe Yazıları
08 Ocak 2025 Köşe Yazıları
01 Ocak 2025 Köşe Yazıları
28 Aralık 2024 Köşe Yazıları