Son sözü seçmen söyleyecek..
Yaklaşık 1,5 aydır siyasetçiler oy alabilmek için çalıştı, yapmak istediklerini anlattılar. Ancak Pazar günü son sözü seçmenler söyleyecek.
Pazar günü tüm Türkiye’yi ilgilendiren önemli bir seçim günü olacak.
Demokrasinin gerçek yüzü olarak, seçmen ‘yani halk’ bundan sonraki yönetimi belirleyecek.
14 Mayıs’ta yapılacak olan 13. Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem milletvekilliği seçimleri hepimiz için önemli.
Ülke olarak nasıl bir idareyle yönetilmek istendiğine karar verecek seçmen.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem İnce’nin yarıştan çekildiğini söylemesiyle 3’e inen adaylar arasından karar verilecek.
Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı çok önemli olsa da, milletvekilliği yani parlamentodaki sandalye sayısı da Meclis’ten çıkacak kanunların yönü bakımından önemli olacak.
Tabi ki bir sürü milletvekili adayından sadece (mesela Samsun için 9 kişi) bazıları milletvekili olarak Meclis’e gidebilecekler.
Adaylar, yarına kadar seçmenden oy almak için elinden geleni aktarmış olacak. Sonrasını seçmenler belirleyecek.
Son sözü onlar söyleyecek.
Pazar akşamı hepimiz seçmenin son sözünü öğreneceğiz ve önemlisi saygı duyacağız.
Yazılarında mizahı kullanarak anlatan rahmetli gazeteci Hasan Pulur’un bir seçim fıkrasıyla bitirelim.
YOKSUL bir köy, seçim sabahı.
Karı koca sandığa oylarını atmışlar, eve dönüyorlar… Kahvenin önünden geçerken adama bağırmışlar:
“Gel ülen, bi çay iç!”
Adam karısını eve yollayıp, kahveye takılmış. Akşam üzeri dönmüş, elinde bir yumurta, karısı sormuş:
“Ne elindeki?”
“Yumurta, görmüyon mu?”
“Gördümde neyin nesi anlayamadım!”
ADAM başlamış anlatmağa:
“Kahvede otururken biri geldi, bana bir yumurta verdi. Hediye!”
“İyi de ne olacak bu yumurta?”
“Zengin olacağız… Yumurtayı karşı komşunun kümesindeki tavukların altına koyacağım, civcivler çıktıktan sonra bir tane dişi alacağım. Bu dişi büyüyüp tavuk olacak, bir sürü yumurtlayacak. Onları da kuluçkaya yatıracağım, yine civcivler gelecek. Sonunda o kadar çok civciv, tavuk, yumurta olacak ki, bunları satıp bir inek alacağım!”
Karısı “eee!” diye meraklanmış:
“İneği, komşunun öküzüyle çiftleştirip, doğan buzağıyla yine çiftleştireceğiz. O kadar çok ineğimiz, öküzümüz olacak ki, satıp bir ev, bir kaç tarla alacağız. Sonunda çok paramız olacak. Paranın üçte biriyle yine ev ve tarla, üçte biriyle üst baş, üçte biriyle mobilya, beyaz eşya alırız.”
“Sonra?”
“Üçte birden kalan parayla da, ben biraz gezip tozacağım!”
Kadın hırsla yerinden kalmış:
“Gezip tozacaksın öyle mi?”
“Öyle!”
Kadın yumurtayı kapıp, yere atmış kırmış…
Kırılan yumurta mı, yoksa hayal mi?
Pazar günü sandıklar açıldıktan sonra, kimbilir kaç yumurta kırılacak?