Son Dakika
Dört gün sonra halk sandık başına gidiyor. Sandık başına gitme kimine göre seçim, kimine göre halk oylaması.
Bana göre de halk oylaması. Neden?
Bilindiği gibi demokrasilerde halk, belli bir süre için yöneticilerini özgür iradesi ile seçer. Seçilenler kendilerine yasalarla verilen süre içinde, yine gücünü anayasa ve yasaları ele alarak ülkeyi yönetirler.
Peki, bizdeki durum böyle mi?
Hayır tam tersi.
Parlamento etkisizleştirilmiş. Seçtiğimiz milletvekilleri bakan olamıyor. Milletvekilleri hiçbir icra organında görev alamıyor. Ülkeyi tek adamın atadığı bakan unvanını taşıyan ve kendilerinin sadece atamalarını yapan tek adama karşı sorumlu olan kamu görevlileri yönetiyor ülkeyi.
Kısaca bizi yönetenlerin ne kendilerini seçen halka karşı ne de bizim seçtiğimiz milletvekillerine karşı sorumlulukları yok!
O zaman soralım kendimize, kardeşim biz neyi seçiyoruz, kimden hizmet bekliyoruz?
İşte onun için diyorum ki; Pazar günü seçim için değil “REJİM” oylaması için sandığa gideceğiz.
Yani önce tek adam yönetim sistemini değiştireceğiz. Saraydan kurtulup 100 yıl öncesi gibi saray saltanatına son vereceğiz.
Bu pazar yapılacak oylamanın bir parti, bir iktidar seçimi olmadığı, yeniden demokrasiye geçme seçimi olduğunun bilincinde olmalıyız.
İyi düşünelim. Fırsatlar bir kaçarsa kolay kolay o fırsatlar ele geçmeyebilir. Son pişmanlık para etmez!
Halkın yeniden yönetime geçmesi, egemenliğini eline alması için millet ittifakının adayı Kemal KILIÇDAROĞLU’na evet diyelim.
Demokrasiye geçtikten sonra istediğiniz partiye istediğiniz adaya özgürce oy verin.
İyi düşün arkadaş!
Adalet için, özgürlük için, demokrasi için ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için…
Ne diyor büyük usta!
KABAHATİN ÇOĞU SENİN, CANIM KARDEŞİM
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
demeğe de dilim varmıyor ama
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
Gerçekten kabahatin büyüğü bizde be kardeşim.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
23 Kasım 2024 Köşe Yazıları
20 Kasım 2024 Köşe Yazıları
17 Kasım 2024 Köşe Yazıları
09 Kasım 2024 Köşe Yazıları