Saygıdeğer Vatandaş Okuyucuları;
“…Dünya hayâtında onların (insanların) maîşetlerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için de, bazılarını(n maîşetini) diğer kimselere göre derece derece daha üstün kıldık…” (ez-Zuhruf, 32)
Bu âyette ifâde edildiği üzere ilâhî taksimât, insanlar arasında farklı farklı tecellî etmiştir. Buna mukâbil her bir ferdin mükellefiyeti ise kendisine lutfedilen nîmetler ölçüsündedir. Böylece ictimâî denge ve ilâhî adâlet en mükemmel bir şekilde tesis edilmiştir.
Zekât, Kur’ân-ı Kerîm’de 27 yerde namazla birlikte zikredilir. Bu kadar çok zikredilmesi, ona atfedilen ehemmiyeti göstermeye kâfîdir. Yalnız Mü’minûn Sûresi’nin 2. ve 4. âyetlerinde namaz ayrı olarak geçer ki, orada da namaz kılanların zekâtlarını verdikleri husûsu ifâde buyurulmuştur.
Bunun sebebi, “bedenî” ve “mâlî” olmak üzere iki gruba ayrılan ibâdetlerde; namazın “bedenî ibâdetler”in, zekâtın ise “mâlî ibâdetler”in başında gelmesidir.
Nitekim ameller birbirinden müstakil olduğu, yâni birinin yapılmaması, diğerini iptal etmeyeceği hâlde, zekâta dînimizde verilen değerin ehemmiyetine binâen, Hazret-i Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem “ZEKÂT VERMEYEN KİMSENİN NAMAZI YOKTUR!” “Namaz kıldığı hâlde zekât vermeyen kimsenin namazı(nın hayrı) yoktur!” buyurmuştur.
Hiç şüphesiz ki bu beyan, müminleri zekâta teşvik etmek ve bu ibâdetin ehemmiyetini göstermek içindir. Zekâtın bu ehemmiyeti sebebiyledir ki, müminlerin emîri Hazret-i Ebû Bekir radıyallâhu anh, namaz kıldığı hâlde zekât mükellefiyetini kabul etmeyenlerin bu hareketlerinden inkâr mânâsı çıkarmış ve kendilerine harp ilân etmiştir.
Çünkü zekât, imkânı olanın muhtaç olana, Allâh’ın tâyin ettiği bir borcudur. Varlıklı insanların servete râm olma neticesinde muhtemel azgınlıklarına set çekmek, muhtaçların da zenginlere karşı kin ve hased gibi menfî temâyüllerini engellemek sûretiyle ictimâî hayâtta huzur ve sükûnu temin etmek ve fertleri birbirine muhabbetle bağlamak gibi birçok faydaları da ihtivâ eden “zekât”, müminlere farz kılınmıştır.
İslâm ictimâî nizâmında, fakir ve zengin arasındaki iktisâdî dengesizlik asgarîye indirilerek, bunun sosyal bir çatışmaya dönüşmesini önlemek gâyesi hedeflenmiş ve bu maksatla zekât ve infâka büyük bir ehemmiyet atfedilmiştir.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
27 Kasım 2024 Köşe Yazıları
23 Kasım 2024 Köşe Yazıları
20 Kasım 2024 Köşe Yazıları
17 Kasım 2024 Köşe Yazıları