Ülke olarak bu sıkışmışlığı aşıp rahatlayamadık. Çabaladıkça batıyoruz. Kendimize bir kurtuluş reçetesi bulamadık.
Esas temel gerçeğe kimse bakmıyor ya da görmek istemiyor.
Döviz kuru yükseliyor, pahalılık artıyor, halk yoksullaşıyor. Döviz kuru düşürülüyor, halkın sırtına biniliyor.
Bunların sebebi ne?
Ülkedeki aşırı israf olabilir mi?
Mesela döviz garantili köprüler, yollar, havaalanları, hastaneler örneğin 80 bin nüfuslu şehre iki milyon yolcu garantili havalimanı…
Şimdi de doları düşürmek için kur garantili (Dövize çevrilebilir kur garantili) mevduat hesabı.
Tarım ülkesi olan Türkiye’de üretimi düşürüp buğdayı, nohudu, mercimeği, yağı, peyniri, eti, ayçiçeğini, yemi ve samanı dışarıdan alan bir ülke haline gelirsen, ülke bu hale gelir.
Dahası, 85 milyonluk ülke nüfusunun beşte birini yanlış politikalar sonucu 9725 km² Samsun’dan daha küçük yani 5461 km² alanı olan İstanbul’a sıkıştırırsan elbette katık torbası gibi bir yanlardan patlar.
Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL anlatmıştı. Fıkra şöyle;
– Ahmet Ağa’nın tek odalı yerden yığma bir toprak evi vardır. 4 çocuğu ve eşi altı nüfus burada yaşarlar.
Ahmet Ağa bir gün başbakana mektup yazar;
– 6 nüfus bir dar odada sıkışık durumdayım, bana yardım yapın, der.
Başbakan, Ahmet Ağa’ya cevap yazar;
“Sen şimdi iki ineğinle, iki dananı da evine al, durumu bana bildir” der.
Ahmet Ağa. Hevesle başbakanın dediğini yapar. Fakat bu kez tek odada nefes alınmaz hale gelir. Ev perişan.
Ahmet Ağa, hemen başbakana tel çeker;
– Dediğini yaptım ama daha perişan olduk, tezden buna çare bul, der.
Başbakan; Ahmet Ağa’ya tel çeker;
– “Tavuklarını, hindilerini, kazlarını da doldur” der.
Çaresiz Ahmet Ağa başbakanın bu dediğini de yapar. Ancak bu kez damın kapısını bile açamaz. Başbakana acele tel çeker;
– Beni çabuk kurtar, der.
Başbakan, hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi,
– Ne yaptın Ahmet Ağa, sen perişan olmuşsun, çıkar şu odadan inekleri, danaları, kazları, hindileri, tavukları odayı da bir temizle, havalandır. Gir odana, çocuklarınla yat. Der.
Ahmet Ağa, denileni yapar, ev öyle rahatlamıştır ki, hemen başbakana tel çeker.
– Allah senden razı olsun, bizi rahata kavuşturdun, der.
Bilmem fıkra günümüze uydu mu?
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
27 Kasım 2024 Köşe Yazıları
23 Kasım 2024 Köşe Yazıları
20 Kasım 2024 Köşe Yazıları
17 Kasım 2024 Köşe Yazıları